Çevreden gelen tehlikelere karşı baş etme insanlığın ilk doğuşundan beri var olan bir durumdur ve baş etme türleri de insanlığın ilk doğuşundan beri vardır. Genel olarak tehlikelere karşı iki baş etme tipi gözlenmektedir: savaşmak/ kaçmak veya donmak.
Bir eylem ya da eylemsizlik durumumuza döneriz, bakarız ve bir karar alırız. Eğer karar verme gücümüz, zihni değerlendirme sürecimizin bir ürünü ise o halde, beynimizdeki işlemcilerin tam gün ve tam gece çalıştığını söylemek de mümkündür.
Bağlanma Teorisi ( Attachment Theory) psikolojinin temel taşlarından biridir. Bağlanma çift yönlü bir süreçtir. Doğum sırasında kurulacak olan bağlanma ilişkisinin niteliği anne ve bebek arasındaki iletişimin kalitesini saptamaktadır.
Kendilik değerinin dış ölçütlere göre kurulduğu, başarısızlığın kabus, her kaybın felaket olarak algılandığı günümüz dünyasında ÇKB’nin dinamiklerini anlamak güç değildir.
Depresyon sözcüğünün Latince kökü “ depresus” dur; aşağı doğru bastırmak, çekmek, bitkin gamlı-kederli olmak anlamına gelir. Depresyon, tıbbi terminolojide “ çökkünlük” olarak ifade edilir.
Anksiyete, gerilim, korku ve endişe hisleriyle ilişkili psikolojik bir problemdir. Belirli düzeyde kaygı, modern yaşamın normal bir özelliği olsa da aşırı kaygı son derece tatsız olabilir ve uzun vadede fiziksel ve ruhsal sağlık için zararlı olabilir.
Narsisizmin kökeni mitolojik karakter Narkissostan gelmektedir. Aramızda Narkissos efsanesini okuyanlar bilir. Suda yansımasını gören Narkissos kendine aşık olmuştur. Saatlerce su başında oturup kendi yansımasına büyük bir hayranlık yaşamıştır.
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), insanların obsesyon adı verilen sürekli tekrar eden düşüncelere sahip olması ve bu düşüncenin kendisini rahatsız etmesinden ötürü, genellikle rahatlamak amacıyla ritüel veya kompulsiyon adı verilen sürekli tekrar eden davranışlarda bulunmasıyla karakterize bir durumdur.
Öfke, belki de inişli çıkışlı bir ilişki içinde olduğumuz ve en fazla başa çıkmaya çalıştığımız duygulardan biri. Öfkenin kontrolü altındayken, hem kendimize hem de çevremizdeki kişilere zarar verme ihtimalimiz, bu duyguyu en tehlikeli duygulardan biri yapıyor.
Panik ataklar genellikle beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ve tekrarlayan, yoğun korku ve sıkıntı nöbetleridir. Bu nöbetler, genellikle 10-30 dakika arasında sürer ve kendiliğinden geçebilir.
Panik atak, bir an boyunca yaşanan korku nöbeti olarak tanımlanabilir. Gerçek bir tehlike veya görünürde belirgin bir neden olmamasına rağmen şiddetli fiziksel belirtilerle kendini gösteren yoğun korku atağıdır.
Halk arasında panik atak geçiren herkes panik bozukluğu olarak algılanır. Ancak panik atak bir bozukluk değil belirtiler kümesidir. Panik atak ya da panik nöbet her türlü ruhsal rahatsızlıkta gözlenebilir.
Sınav kaygısı, öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır.
Kimi öyküler vardır, bilinmezden gelirler.. Uzaktadırlar.. Hani, “ şahit değiliz” diye dinginlik aranırken bu dehşet öykülerinin soluksuzluğunda, ıraksı kahramanlar da olamayız pek, eğer öykü ortası ya da sonu kurtarıcılarından biri olmaya niyet edecek
Sosyal fobi, diğer insanlarla etkileşimi içeren toplumsal durumlarda ortaya çıkan kaygı bozukluğudur. Rahatsızlık diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilme ve küçük düşme korkusundan kaynaklanır.